Al-Andalus Nassam Alaina Lhawa

27 Ekim 2009 Salı

Uyan Artık Yiğidim


UYAN ARTIK YİĞİDİM!...

Istırâbdır yiğidim azığımız, hicrandır

Mirasımız mahkûmdur, mahzundur, perişandır

Gene de ye’se düşme yiğidim; imtihandır

Filizlenen her ölüm, mazlumlara nişandır

Ne gönüllerde sevinç, ruhlarda beyaz kaldı

Ufka bir bak, ilerle; inkılâba az kaldı.

***

Ülkemden hatırıma hep sefiller geliyor

Bin yüzlü Ebrehe’ ler, kara filler geliyor

Şimdi devran değişti; ebâbiller geliyor

İbrahim bahçesinden taze güller geliyor

Âlemde, duyulacak kutlu bir âvaz kaldı

Ufka bir bak yiğidim; inkılâba az kaldı.

***

Çöküyor sırtımızda yükselen vahşi duvar

Heykeller kırılıyor; dökülüyor mumyalar

Toprağın sinesinde umut var, heyecan var

Okşadığın her kökten fışkırıyor bir bahar.

Buzlar çözüldü; kıştan kuru bir ayaz kaldı

Ufka bir bak yiğidim; inkılâba az kaldı.

***

Gözlerin âyet âyet büyüyen bir bebektir

Ellerin sokaklarda uçuşan kelebektir

Sana rehberlik eden ne cindir, ne melektir

O bir İnsan-ı Kâmil, mücella bir dilektir

O’ ndan bize ebedi sürecek bir haz kaldı

Ufka bir bak yiğidim; inkılaba az kaldı.

***

Bu kan kokan coğrafya, bu çığlıklar senindir

Bu gözü yaşlı târih, hıçkırıklar senindir

Yeryüzünde çiğnenen bütün haklar senindir

Prangalı hükümler, aydınlıklar senindir.

Yıllardır, uygarlıktan sana hep enkaz kaldı

Ufka bir bak yiğidin, inkılâba az kaldı.

***

Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır

Külümüzden yükselen duman bizden yanadır

Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır

Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır

Kapıları açacak çoşkun bin niyaz kaldı

Ufka bir bak yiğidim, inkılâba az kaldı

***

Mahzenlerde beklemek ziyan artık, yiğidim

Fecr-i sâdık vaktidir; uyan artık yiğidim

Ateşlere girsen de, dayan artık yiğidim

Hakikate dönüyor rüyan artık, yiğidim

Zalimler için karar verildi,infaz kaldı;

Ufka bir bak yiğidim,inkılaba az kaldı...

NURULLAH GENÇ

davamıza,sevdamıza,can yoldaşlarımıza ithafen...


Ey Açılım! Açıl Yolumdan Bakalım (!)


Son günlerde güzel ülkemin en önemli gündem maddelerinden biri açılım meselesi...
Son günlerde dedim ama belki aylardır varolagelen bir süreç bu..Her vatandaş gibi ülkesinde ve dünyada olup biteni takip etmeye çalışan bir insan gibi ben de takip ediyor,izliyorum bu açılım sürecini...lakin tam olarak anlayabilmiş de değilim açıkçası!...
Evet açılım açılım ama ne açılımı? (!)
*Demokratik Açılımsa eğer,bizim ülkemizde demokrasi yeni yeni mi var olmaya başladı da bizim mi haberimiz yok?..!!!
*Kürt Açılımı ise,hangi kürt vatandaşımıza ''sen ticaret yapamazsın? üniversiteye giremez,eğitim hakkını kullanamazsın!,sen devlet dairesinde görev alamaz,askerlik yapamazsın! denilmiştir..Hak bir dava olan (ayet-i kerime ile sabit) başörtüsü meselesinde mağdur olan bayan arkadaşlarımıza;sen üniversiteye giremezsin! deniliyorken ve kürt kökenli insanımız bu tip mağduriyetler yaşamıyorken,sorarım bu neyin açılımıdır?
*Açılımın adı açılım ise,bu çok vahim bir tablodur..Çünkü güzel ülkemi sağcı - solcu olarak ikiye bölmeyi başaramayanlar,bu seferde Türk - Kürt diyerek ikiye bölmeye çalışmaktadırlar..
Şu son 34 ...'lının teslimiyetindeki gösteriler,bir başka ifadeyle showlar milyonlarca vatandaşımız tarafından tepkiyle karşılanmış,şehit ve gazi aileleri tarafından şiddetle tepki görmüş hatta devletin üst düzey kurumlarında dahi eleştiri yağmuruna tutulmuş...lakin teslim olan ve onları karşılayanlar tarafındansa sanki hiçbir şey olmamış gibi hareket edilmesi,insana adeta yuh(!) artık demesine mani olamıyor...
Açılım hakkında düşüncem şudur;
Ey açılım! Açıl yolumdan bakalım!...
Ne açılımlar gördü bu ülke ne ihtilaller!...Elbette bunu da bir şekilde ya düzene sokar ya da bertaraf eder!...
Muradım ülkemin ve milletimizin hayrına olmasıdır...
Selamlarımla...

Bir Gönül Eri - Mus'ab b. Umeyr (r.a)


Bir Yıldız...Bir Gönül Eri...İslam'da İlk Öğretmen...
Kimden bahsediyoruz? Tabi ki Mus'ab b.Umeyr (r.a)'den...
Rasulallah (sav) Efendimiz Mus'ab b. Umeyr (r.a) için şöyle buyuruyordu;
Mekke'de Mus'ab'dan daha zarif,daha narin,daha güzel yüzlü kimse yok idi..Saçları kıvrım kıvrım idi...
Birinci Akabe bî'atında Müslüman olan Medîneliler, Resûlullah efendimize:
"Yâ Resûlallah! İçimizde, İslâmiyet açıklandı ve yayılmaya başladı. Halkı Allahın Kitâbına da'vet edecek, Kur'ân-ı kerîmi okuyacak, İslâm dînini anlatacak, İslâmın sünnet ve emirlerini aramızda ikâme edecek, yerleştirecek, namazlarımızda bize imâmlık yapacak bir kimse gönder" diye mektup yazdılar.
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz Mus'ab bin Umeyr'i, Medine'ye gönderdi ve ona:
"Medînelilere Kur'ân-ı kerîm okumasını, İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmesini, namazlarını kıldırmasını" emretti
Mus'ab bin Umeyr kısa zamanda Medîne'ye vardı. Orada kendisini büyük sevinçle karşıladılar. Es'ad bin Zürâre'nin evine yerleşti. Ev sâhibi Medîneli ilk Müslümanlardan idi. Orada insanlara dinlerini öğretmeye başladı
Mus'ab bin Umeyr'in büyük gayretleri ve hizmeteri netîcesinde İslâmiyet, Medîne'de sür'atle yayıldı. Öyle ki, İslâmiyet her eve girmiş, îmân etmeyen kalmamıştı
Hali vakti yerinde olan bu büyük insan Mus'ab b. Umeyr (r.a) şehit olunca üzerini örtecek bir kefenin bulunmaması ne kadar düşündürücüdür..İslam için yapılan fedakarlığa ne kadar güzel bir örnektir...
Bugünün insanı ''İslam için,vatan için can feda etmeye hazırız,varız!!'' diyor ama acep kim ne kadar bu hususta fedakar davranıyor?...ya da elimize diken batmasına tahammül edemeyen bizler,hakikaten canımızı feda edebilecek kapasitede miyiz?
Can vermek,can feda etmek büyük sanat..Bu,her babayiğidin yapabileceği bir iş olmasa gerek!...
Ne mutlu Mus'ab gibi olabilenlere!!! Ne mutlu sevdasında,davasında samimi ve fedakar olabilen gönül erlerine!...
Muhabbetlerimle...

7 Ekim 2009 Çarşamba

Yunus Misali Yürek Lazım


Şimdi buraya yazacaklarımla karamsar bir tablo çizmek değil amacım...ümitsizde değilim hamdolsun...Çünkü ''Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin'' ve ''Gevşemeyin,üzülmeyin eğer iman ediyorsanız üstün gelecek olan sizlersiniz,'' buyuruyor Halik-ı Zülcelal...
Cennet misali ülkemizde gün geçmiyor ki şiddet yaşanmasın.Gün geçmiyor ki cinayetler olmasın,gözyaşı dökülmesin.Peki ama neden? Merhum şairimiz;''Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda'' dizeleriyle ifade ettiği bu mübarek topraklarda neden böylesine zulümler yaşanıyor? Şahsen bir insan olarak bütün bunlar,yaşanan nahoş durumlar yüreğime adeta bir ok gibi saplanıyor...
Öyleyse ne lazım bize?
Bize ''Yunus misali yürek'' lazım...Yunus gibi bakabilmek lazım hayata,kainata...Bunun içinde öz'e dönmeli,silkinmeli ve kendimize gelmeli...Zira bu böyle gitmez,gitmemeli!...Mahlukata şefkat elini uzatabilmeli,insanlığa hizmet edebilmeli,gönül kazanabilmeli,dua alabilmeli...Hasılı ''insanca yaşayabilmeli...''
Evet;bunun içinse saflarımızı iyi belli etmeli...ve bir Yunus misali şöyle diyebilmeli;
''Yunus Emre der hoca,ister var bin Hacca;hepsinden iyice,bir gönle girebilmektir...
Muhabbetlerimle...